OKULLARDA DERSİ ÖĞRETMENLER VERİR - 15.06.2023

EĞİTİMDE YARATILAN KARANLIĞA KARŞI SESSİZ KALMAYACAĞIZ!

Sonuna geldiğimiz bu eğitim döneminde değersizleştirme ve niteliksizleştirme politikaları dozunu artırmış, bu kuşatmaya bir de ekonomik krizin YIKIM ETKİSİ eklenmiştir.

Bugün çocuklarımız okullarda musluklardan temiz su içemezken, kantinden bir tost dahi alamazken; kalabalık sınıflara mahkum edilmişken, geleceğimiz olan çocuklarımız mesleki eğitim adı altında sermayeye çocuk işçi olarak sunulurken, ailesi varsıl öğrenci ile yoksul öğrenci arasındaki makas daha da açılmışken, eğitim emekçileri açlık sınırında ücretlere mahkum edilmişken, 1 milyona yaklaşan atanmayan öğretmen varken, şimdi bir de çocuklarımız eğitim dışı kurumların kucağına itilmeye çalışılmaktadır.

Onca skandala rağmen dernek/vakıf maskesi takmış tarikatlar MEB protokolleri aracılığıyla eğitimde cirit atmaya devam etmektedir. Bu sorumsuz yapılanma yeni paralel yapılanmalara davetiye çıkarmaktadır.

ÇEDES ve benzeri protokolle okullara “manevi danışman” adı altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi görevlendirilmesi eğitimde çok başlılığın artacağının da net sinyallerini vermiştir. Alanında uzman eğitimciler varken konuyla ilgisi olmayan kişileri ve yapıları eğitim sistemimize sokmak bu uzman eğitimcilerimize de hakarettir.

Eğitim-İş olarak, Anayasamıza, yasalara ve yönetmeliklere açıkça aykırı; laik ve bilimsel eğitimle taban tabana zıt ÇEDES protokolünü yargıya taşıdık.

Bugün de burada ve tüm Türkiye’de eğitim dışı kurumlarla, gerici dernek ve vakıflarla imzalanan protokollere ve projelere karşı “Çocukları korumak, vatanı korumaktır” anlayışıyla alanlardayız.

Bu eğitim öğretim yılı hem mesleki itibarımızın uğradığı saldırılar hem de alım gücündeki erime nedeniyle eğitim emekçisi için de karanlık bir dönem olmuştur. Mesleğe hakaret niteliğindeki Öğretmenlik Meslek Kanunu halihazırda sözleşmeli, ücretli, kadrolu adı altında kategorize edilerek sömürülen öğretmenleri bir kez daha haksız sıfatlarla ayrıştırmıştır. Ayrıca YÖK’ün aldığı kararla, eğitim fakültelerinin dışında da farklı alanlarda öğrenim gören öğrencilerin pedagojik formasyon eğitimini “seçmeli ders” olarak almasının önü açılmış; bu yolla hem eğitimcilik sıradanlaştırılmaya çalışılmış hem de ataması yapılmayan öğretmenlere bir haksızlık daha yapılmıştır.

Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik ayıbı sürdürülmüş, ekonomik kriz nedeniyle ücretli öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun aldığı ücretler açlık sınırının çok altında kalmıştır. Eğitim emekçilerinin aldığı ücretler, giderek artan hayat pahalılığı nedeniyle ay sonunu getirmeyi dahi mümkün kılmayan bir orana düşmüştür. Eğitim emekçileri geçinemez, nefes alamaz, kendilerini işlerine adayamaz hale gelmiştir.

Bu düzen böyle gitmez!

Dünyada Başöğretmen unvanlı bir liderin kurduğu tek ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitimci ve eğitim emekçisi hiç bu kadar değersizleştirilmedi.

  • Yoksulluk sınırının altında olan maaşlarımızın enflasyon karşısında sürekli erimesini protesto etmek için,
  • Mesleki itibarımıza yapılan saldırılara ve haklarımızı gasp etme girişimlerine karşı çıkmak için,
  • Eğitim sistemimizin üzerine çöken gerici ve piyasacı karanlığa dikkat çekmek için,
  • Çocuklarımızın eşit ve nitelikli eğitim hakkının gasp edilmesine karşı durmak için,
  • Eğitim dışı kurumların, dernek maskesi takmış tarikatların sistematik olarak eğitime dahil edilme girişimlerine boyun eğmeyeceğimizi göstermek için,
  • Yeni 15 Temmuzların olmaması için tüm Türkiye’de alanlardayız! Eğitime ve çocuklarımıza sahip çıkıyoruz! UYARIYORUZ!

Bu mücadele aydınlanma mücadelesidir! Bu mücadele gelecek mücadelesidir! Bu mücadele hepimizin mücadelesidir!

Namık Kemal AYDOĞAN

Şube Başkanı